Yolculuk

Fotoğrafım
istanbul
Yolculuğun sonunda bir iz bırakmak mümkün olursa, bu iz mutluluk olmalıdır. Dünya kötü! İnsanlar mutsuz! Dünyayı güzelleştirmeye minik bir tebessümle başlayalım.

22 Ocak 2010

son-gülce (koleksiyon istanbul dergisinden)

Modayı sorgularsak?

Bu yıldan sonra genç bir modacı… Kulağa gayet güzel geliyor. ‘Songül Cabacı ’…fakat bunun bana nasıl sonuçlar doğuracağı konusunda oldukça endişeleniyorum, sonucu çoktan belirlenmiş ve kalıplaşmış düşünceler içinde nasıl bir yer edineceğimi bilemiyorum. Şuan bu yazıyı okuyan birçok genç tasarımcı bu endişeyi kendi içinde yaşıyordur eminim…
Neden böyle bir endişe içindeyiz?
Yaptığımız işimize moda deniyor ama acaba herkesin algıladığı, bu karışık sistemin içinde insanlara sunulmuş olan modamı gerçekten işimiz? Yeni- yeni diye aranırken artık yeninin bittiği yerde eskiye dönüş diye bahsedilen şey mi? Ya da orada- burada gördüğümüz sokak modası denen şeylerde ne? Giyinmiş insanlara bakıp onlar gibi giyinmek ya da giydirmek mi işimiz?

Moda = eskiyi at yenisini al

Moda =bir pazar

Moda = bir taklit

Moda =seri üretim

Moda =yeninin sürekli yeniden ortaya çıkması ( Walter Benjamın )

Moda = hiç durdurulamayacak sürekli kendi etrafında dönüp duran bir çember…
Moda kelimesini sorgularken kendim bile içinde boğulacağım diye korkuyorum bazen . Kendimi bu şuursuzca sürüp giden, ‘‘birilerinin rant sağlaması için’’ insanların önüne kalıp halde sunulup kabul ettirilmeye çalışılan moda kavramlarının içine dahil etmek istemiyorum. Peki, bu gerçekleri bilip kaçımız kendimizi sakınabiliyoruz?
İşimiz moda, fakat işimiz diğerlerinin yaptığı gibi modayı sürdürüp takip etmek mi? bu sistemin içine bir gün dâhil olmak mı?
Neden insanlar alışverişe çıktığı zaman bir aldığından eğer imkânı varsa 3 tane birden alma gereği duyar? Çünkü bir daha bulamayacak! Bir süre sonra moda değişecek ve çok sevdiğiniz giysinizden tabi eğer modayı takip edenlerden değilseniz bir daha bulamayacaksınız. İnsanlar neden hiç giymediği halde dolaplarında yıllar öncesinden kalmış bir giysilerini saklar hiç düşündünüz mü? Ya da neden çok sevdiğiniz bir giysinizden tekrar almak istediğinizde bulamazsınız? Çünkü yeniyi kabul ettiren, zaman geçtikçe her şeyi eski kılan sistem yüzünden.
Neden modayı takip edenler, modayı takip etmeyenler ve tasarım ürünleri tercih edenler diye gruplara ayrılıyoruz?
Bu soruların cevaplarından bir kısmını Münir Göle şöyle açıklamış;

''Sınıfın içinde farklılık yaratarak yer edinme çabası ayrıntılarda kendini göstererek değişimi, değişimde hızlı ekonomik büyümeyi tetikler. Ekonomik açıdan ihtiyaç sınırsızdır bu yüzden tüketimde sınırsızdır. Yeni bir kumaşın, o kumaşın gövde üzerindeki dökümünden, kesimine ve yarattığı etkiye bağlı kalarak, sayısız kişinin çalışması sonucu ortaya çıkan bir giysinin ya da koleksiyonun, aynı hızla kendini yenilemesi gerekmekte, yeni fikirlerin, maddelerin, kumaşların, renklerin, aksesuarların bulunması, şartını ortaya çıkarmaktadır. Döngü asla kapanmadan gitmek zorundadır.'

Moda, sosyal bir sorun olarak karşımıza çıkar kimi zaman. Giyimde zevklilik, zevksizlik, demode sözcüklerinin başlıca çıkma sebebidir. İnsanlar bu eleştirilerini hangi estetik değere dayandırarak yapar? Edindiği bilgiler neye göredir? Eğer gerçekten ne istediğini bilen, gerçek doğrudan emin olan biriyseniz problem yok. Zaten kendi estetik değerinizi oluşturmuşsunuzdur. Fakat moda, belirli düzeye ulaşmamış birçok kişinin kendi zevklerini geliştirmek için uğraş yükünden kurtarmaktadır. Kestirme değerlerle kimlik edinmeyi sağlar.

Yeniyi tabi ki kabul ediyorum ama dayatılmış şeyleri asla! Dayatma formlar, dayatma yaşam biçimi, dayatma zevkler, dayatma bir kimlik meydana getirir ve suni bir toplumla berabersuni tüketici ortaya çıkarır buda günümüz tüketicisini yansıtmaktadır.
Dayatılmamış olan kısımda ise, yani moda meselesinin farkında olan bir kesim ise zamanla bilinçlenmeye başlıyor aslında buda mutluluk verici. Değerler, yaşam biçimi değiştikçe insanlar da kendi imajlarını yaratmak üzerine yoğunlaşmaya başladı. Sezonun verdiği geçici fikirler artık insanları yormakta ve kendilerini nasıl rahat hissediyorlarsa o şekilde giyinme halini savunmaya yardımcı olmaktadır. Kalıplaşmış bir düzende olmaktansa bunu sonuna kadar savunurum. Moda sadece tabi ki giyinmek değildir her şeyde kullanılabilir ama benim rahatsız olduğum sokaktaki insanların tek düze kimliksiz ya da başkalarının kimliklerini kendilerine yapıştırmış halde dolaşmaları. Ben algılanan moda için çalışmak istemiyorum. İnsanlar beni sunduğum kimliğimle kabul edip üzerlerine yapıştırmadan benden aldıklarıyla kendi stillerini oluştursunlar istiyorum. Mesleğimi eleştiriyor gibi görünebilirim ama insan öncelikle kendini eleştirmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Eğer biz kendimizin ne olduğunu bilmezsek işte o zaman asıl kurbanlar biz tasarımcılar olmaya başlarız. Tabi ki biliyorum tek başıma yüzyıllardır süren bir sistemi değiştiremem. ‘‘Sadece yapabileceğim, yaptığım ürünleri tercih eden o ürünleri alıp kendi tasarımcısı olmayı başarabilen bir kitleye sahip olabilmek. Söylenecek daha çok şey var beklentim zamanla tüketicide sağlam bir bilinç oluşması.’’
Eğer biz bir şeyler söyleyemezsek kimse söylemez…
Şubat 09


Model, Duygu Seber
Fotoğraf, Doğan Emre Yakupoğlu

Son gülce
Değişim

Son günlerde oldukça fazla sorguladığım bir konuyu paylaşmak istiyorum.’Değişim’…son koleksiyonumu da bu konu üzerinden hazırladım. Bunu bana düşündüren çok beğendiğim yazar Franz Kafka’dır. Betimlemeleriyle ünlü yazarın ‘değişim’adlı eseri az ve öz bir anlatıma sahip.
Eserde Gregor Samsa adlı karakterin bir gecede böceğe dönüşmesi ve dönüşümünden sonraki yaşadığı psikolojik durum söz konusudur. Samsa somut bir değişime uğramıştır evet ama asıl ilginizi çekecek başka şeyler var. Gerçekten öyle bir şey olsaydı siz nasıl hissederdiniz?
Hayatın içinde belki farkında olmadığımız, zaman zaman farkına vardığımız ne çok değişim yaşarız oysa. Hiç kendinizi böcek gibi hissettiğiniz oldu mu? Birilerinin boyunduruğunda hareketsiz, sıkışmış hissettiğiniz anlar. Yapabileceklerinizi bilip, hiçbir şey yapamadığınız anlar?

Son günlerde işte ben bunları çok sorguladım. Oysa ne kadar çok şey olmuş bu zamana kadar engel olamadığım, zorunluluklarını bilip özgür olamadığım anlar.
Ama ne yazık ki değişimleri anlayabilmemizi zaman gösterir. Zamanla anlarız nelerin yok olduğunu ve yerine nelerin geldiğini.
‘Zaman geçer, yaşananlar yaşanır eğer tekrarını istemiyorsak değişim kaçınılmaz bir gerçektir.’

değişim 09'